G-ABD 23 Kasım 2004
AB Perspektifi ve Türk Güvenlik Politikasında Güç Kullanımı
Türkiye’nin AB üyesi olma ihtimali son iki yılda önemli derecede artmış ve muğlak bir temenniden öte ciddi bir ihtimal haline gelmiştir. Ancak sürecin kendisini üreten bir doğası olsa da kabul etmek gerekir ki üyelik ihtimali hala bir kesinlik değildir ve muhtemelen son ana kadar da olmayacaktır. Türkiye içerideki reformlarla elinden geleni yapsa bile “elinde olmayan teknik nedenlerle” ve “müttefikleri kaybettiği için” mücadeleyi kaybedebilir. Bunun tersini savunan ve AB üyeliğinin engellenemez bir kesinlik olduğunu iddia edenlerin iyimserlikleri serinkanlı bir analizden çok bir tür imana dayanıyor olmalıdır.
Türkiye’nin AB üyeliği perspektifinin hem Ankara’nın dış politikasının geneline hem de ABD ile ilişkilerine bazı önemli etkileri olacaktır. AB üyeliği perspektifi Türk dış politikası için bazı fırsatlar ve sınırlamalar yaratmaktadır. Üyelik perspektifi Türkiye’nin Doğu ve Güney komşularının gözünde belli bir çekicilik kazanmasına yardım edebilir. AB üyesi olma yolunda ilerleyen bir Türkiye daha bir dikkatle izlenecek ve dinlenecektir. Bu ülkeler Türkiye ile iyi geçinmenin orta ve uzun vadeli çıkarlarının gereği olduğuna daha fazla inanacaklardır.
Ancak üyelik sürecinin, ekonomik konuların öneminin artması, yeni Türk elitinin güvenlik anlayışının eskiye göre daha farklı oluşu, piyasaların askeri krizlere karşı belli bir alerji geliştirmesi gibi başka bazı etkenlerle de birleşerek, Türk dış politikası için bazı sınırlamalar yarattığı da kabul edilmelidir. Ankara bu süreçte -ve bu eğilimler kemikleşirse üye olduktan sonra da- dış politika tercihlerini AB üyelerinin eğilimine yaklaştırma ihtiyacı hissedebilecektir. Bunların en önemlisi askeri güç tehdidi ve kullanımının güvenlik politikasının öncelikli bir unsuru olmaktan çıkmasıdır.
Bunun Türk güvenlik politikaları açısından önemli sonuç ve bedelleri olabilir. Türkiye, Soğuk Savaşın bitiminden ABD’nin Irak’ı işgaline kadarki dönemde askeri olarak tüm komşularından daha güçlü idi. Belki bunun verdiği rahatlığın da etkisiyle güç kullanımı ve tehdidini güvenlik politikasında önemli bir yere oturtmuştu. ABD’nin bölgeye gelmesi ve AB sürecinin ilerlemesi ile bu konuda bir değişiklik olabilir. Bu değişimin ilk başta ve en dramatik şekilde kendini göstereceği yer de Irak olacaktır. Washington, Türkiye’nin güç kullanımına daha mesafeli olmasından ve Avrupa pratiğine yaklaşmasından genelde rahatsız olabilecekse de, bu değişimin Irak’a yansımasından memnun olabilir. Çünkü AB üyelik perspektifi Türkiye’nin Irak politikasının ABD’nin tercihleri ve çıkarları çerçevesinde kalmasını sağlayacaktır. Bunun Türkiye’nin çıkarına olup olmadığı ve Ankara’nın üzerine dikilen bu dar cekete ne ölçüde razı olması gerektiği ise tartışmalıdır. (Şanlı Bahadır Koç, ABD Masası, Araştırmacı)