G-ABD 17 Kasım 2004
Yönetim’de Personel Değişikliği
Colin Powell ve Richard Armitage’ın istifası, Donald Rumsfeld’in en azından bir süre daha görevini koruyacağının anlaşılması, Condoleezza Rice’ın Dışişleri Bakanlığı’na kaydırılması ve yardımcısı Stephen Hadley’in Ulusal Güvenlik Danışmanı olması ile Bush’un ikinci dönemde daha yumuşak ve uzlaşmacı politikalar izleyeceğini umanlar hayal kırıklığına uğradı. Bakanlık Powell için parlak kariyerinin daha az başarılı sayfalarından biri olarak görülebilir. Powell son tahlilde başarısız bir Dışişleri Bakanı oldu. Zaferleri hep yetersiz, kozmetik ya da geçti. Kendinden önceki Amerikan Dışişleri Bakanları’nın aksine yeterince seyahat etmedi. Belki de meydanı -Washington meydanını- tamamen şahinlere bırakmak istemedi. Powell, siyasi iç güdüleri benzer olan Dışişleri personelinin sevgi ve saygısını kazanmış olmasına rağmen Başkan Bush ile gerekli kimyayı bir türlü sağlayamadı. Bush Powell’a en fazla saygılı bir ilgisizlik gösterdi. Bakanlığı döneminde Powell şahinlere karşı iyi tutmayan bir fren oldu. Savaş öncesinde BM Güvenlik Konseyi’ne gitmek gibi son tahlilde tarihe küçük bir dipnot olarak geçecek bir-iki başarı dışında Yönetim’in politikalarının genel istikameti konusunda akılda kalıcı hemen hiçbir başarı elde edemedi. Bunun yerine Powell uluslararası arenadaki prestiji ile sertlik yanlıları için bir tür kalkan vazifesi gördü. Powell Yönetim’in politikalarının önemli bir kısmına katılmasa bile bağlılığı ön planda tuttu ve inanmadığı bu politikaları dünya kamuoyuna satma rolünü isteksizce kabullendi. Irak savaşı öncesinde BM’de yaptığı sunumda olduğu gibi şahinler onu kullandılar. Avrupalılar ona başlangıçta saygı ve sempati duyuyorlardı ama bir süre sonra aslında Powell’ın Bush Yönetimini temsil etmediğini anladılar ve saygıları bir tür acımaya dönüştü. Powell seçim öncesinde istifa etseydi belki de seçimin sonucuna bile etki edebilirdi ama o hep bir gün Bush’un kendisini dinleyeceği umudu ile yaşadı. Hatta son dönemde de görevde kalmak istediğini düşündürten bir görüntü verdi.
Başkan Bush Adalet Bakanlığı’nda olduğu gibi Dışişleri’ne de kendine çok yakın hissettiği bir ismi getirdi. Rice ABD’nin derdini dünyaya anlatmada Powell’dan başarılı olabilir mi? Rice Güvenlik Danışmanlığı süresince Başkan Bush ile çok yakın kişisel ilişkiler geliştirdi. Bu yeni görevi için bir artı olarak görülebilir. Ancak Rice “realist” Brent Scowcroft’un talebesi olmasına rağmen son dört yıl içinde bir ölçüde neoconlara yanaştı. Ama yine de İran ve K. Kore konusunda diyalog yolunu onlardan daha fazla savundu. Rice’ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’ndaki performansı ile ilgili olarak, 11 Eylül öncesinde yapılan terör uyarılarını ciddiye almadığı, departmanlar arası eşgüdüm ve disiplini (“
interagency process”) sağlamada başarı gösteremediği ve Pentagon’un şahinlerine hakim olamadığı şeklinde
eleştiriler yapılmaktadır. Büyük, köklü ve muhafazakar bir yapısı olan Dışişleri Bakanlığı’nın bünyesinin Rice’ı kabul edip etmeyeceği tartışılmaktadır. Rice’ın Cheney ve Rumsfeld’e karşı bir eziklik içinde olduğu ve istese bile onlara kendini kabul ettiremeyeceğine inananlar çoğunluktadır. Rice’ın Bush’un yakını olması söylediklerinin yabancı başkentlerde daha bir dikkatle dinlenmesine neden olabilir. Öte yandan da, Rice dünyada Başkan’a duyulan tepkiden nasibini alacağı için göreve belli bir yükle başlayacaktır. Bu arada CIA’de yaşanan ve kişiselliğin ötesinde neden ve anlamları olan anlaşmazlık ve istifalar da ilgi çekmektedir. Seçim öncesinde CIA’in Başkan Bush’u zor durumda bırakmak amacıyla bazı bilgileri basına sızdırdığına inanan yeni CIA Yönetimi’nin kurum içinde disiplini sağlamak için özellikle operasyon biriminde ciddi bir temizlik yapması ve gözdağı vermek için “isyanın elebaşıları”nı görevden uzaklaştırması gündemdedir. Sonuç olarak, Rumsfeld görevini korumaktadır. Armitage’ın yeni oluşturulacak istihbarat koordinatörlüğüne geleceği iddiaları bir yana ufukta Cheney’nin dış politika üzerindeki etkisini kendi sağlığı dışında sınırlayacak bir faktör görünmemektedir.
Hadley’in Ulusal Güvenlik Danışmanı olması da yakın olduğu bilinen Cheney’nin kazanç hanesine yazılabilir. John Bolton’un Dışişleri’nde iki numara olması halinde şahinler Yönetimin dış politikasında iyice hakim konuma geçecekler ve kilit bütün pozisyonları kontrol eder hale geleceklerdir. O noktadan sonra Bush’un sürpriz ılımlı açılımlar yapması teknik olarak çok zorlaşacaktır. Çünkü politika seçeneklerinin oluşturulması, bunların kar-maliyet analizlerinin yapılması ve Başkan’a hangi şekilde sunulacağı neredeyse tamamen şahinlerin elinde olacaktır. 2006 başında Wolfowitz’in Savunma Bakanı olmasının önünde ise Irak’taki başarısızlığın geri çevrilemez hale gelmesi ve Cumhuriyetçilerin içinden çıkabilecek parti içi muhalifler dışında büyük bir engel kalmamış görünmektedir. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Powell ile önemi kriz anlarında ortaya çıkan samimi bir kişisel ilişki geliştirmişti. Powell’ın itidalli yaklaşımı Irak’ın bölünmesinin önündeki önemli bir engel olarak görülebilirdi. Şimdi General gittiğine göre bu senaryonun gerçekleşmesi biraz daha mümkün hale gelmiş olabilir. (Şanlı Bahadır Koç, ABD Masası, Araştırmacı)