G-ABD 25 Ekim 2004
Amerikan Seçimleri
New York Times’dan sonra –daha önce burada
tahmin edildiği gibi-
Washington Post,
Financial Times ve
New Yorker gibi yayınların da Bush’a karşı Kerry’i desteklediklerini açıklamaları seçmenlerin oylarına ne kadar etki eder bilinmez ama Amerikan medya elitinin önemli bir mesajı olarak kabul edilebilir. Bu listeye bu hafta
The Economist degisinin de eklenmesi sürpriz olmayacaktır. Bunların içinde en çarpıcı olanı –sürpriz olmamakla beraber-
American Conservative dergisinin çok istekli olmadan da olsa Bush’un yerine Kerry’nin seçilmesine destek vermesidir. Dergi editörleri, muhtemelen yüreklei kan ağlayarak yazdıkları başyazıda, Bush’un Amerikan muhafazakarlığına zarar verdiğini belirtmektedirler. Kamuoyu yoklamalarında Başkan Bush hala önde görünmesine rağmen Bush’un oy oranının yüzde ellinin altında olmasının anlamlı olduğu düşünülebilir. Bizim de yakın olduğumuz bir görüşe göre mevcut Başkan seçime bu kadar az zaman kala hala yüzde 50 oranına ulaşamadı ise kararsız oyları kendi yanına çekme ihtimali daha düşüktür. Seçime katılacak Amerikalıların sayısının 2000’de 105 milyonun oldukça üstünde 120 milyon civarında olacağı ve katılımın yüzde 60 civarında gerçekleşeceği düşünülmektedir. Katılım oranının artmasının Kerry’nin işine daha çok yarayacağı söylenebilir.
Bu arada
Zbigniew Brzezinski Bush’un tekrar seçilmesinin Batı kampındaki çatlağı bir kırılmaya dönüştürebileceğini,
Tom Friedman Arap dünyasında Yahudiler, İsrail ve ABD’nin tek bir aktör olarak görülüp büyük bir nefretin nesnesi haline gelmeye başladığını,
Andrew Rawnsley Tony Blair’ın danışmanlarının telkinlerine rağmen Kerry’ni,n seçilmesinin kendisi ve İngiltere için daha iyi olacağına ikna olmadığını
, Edward Luttwak John Kerry’nin kendisine bel bağlayan pasifistleri hayal kırıklığına uğratacağını, belirtmektedir. . (Şanlı Bahadır Koç, ABD Masası, Araştırmacı)
G-ABD 22 Ekim 2004
Türkiye, ABD ve AB
International Herald Tribune gazetesinde Ian Bremmer
Türkiye’nin AB üyeliğinin Avrupa ile ABD arasının daha da açılmasına neden olabileceğini yazmıştır. Yazar Türkiye’nin AB üyeliğini iki farklı trendin rekabeti tarafından belirleneceğini belirtmektedir: Avrupa’nın yaşlı nüfusu ve yaşlı kıtadaki artan Müslüman aleyhtarlığı. Bremmer’a göre uzun vadede Türkiye’nin AB üyeliği Washington için problem yaratabilecektir. Ayrıca Türkiye’nin eklenmesiyle ortak bir Avrupa savunma politikası daha mümkün hale gelecektir. Bütün bu nedenlerle yazar Washington’un Ankara’nın AB üyeliğin veregeldiği desteğin artık bir mantığı olmadığını belirtmektedir. Ancak yazının en sonunda belki de Washington’un desteğinin tam da geri tepeceği bilindiği için özellikle verilmiş olabileceği ima edilmektedir.
Fransa’nın önde gelen dış politika yorumcularından Dominique Moisi de aynı gazetede Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili yazdığı yazıda bu
sürecin AB’nin içinden kaynaklanan zorluklarını analiz etmektedir. Bunlar, 1) Globalleşmenin Avrupa’da dışarıdakilerle olan farklılıkların daha fazla vurgulanmasını getirmesi, 2) 11 Eylül’ün Türkiye’nin entegrasyonunu hem daha gerekli hem de daha korkutucu hale getirmesi, 3) Genişleme sürecinin Birliği 15’den 25 ülkeye çıkararak Türkiye aleyhine gelişmesi. Ya zar bunlara Fransa’dan kaynaklanan üç neden daha eklemektedir: 1) Fransa’nın kendi büyük Arap nüfusunu entegre etmede yaşadığı problemler, 2) Fransa’nın laik refleksleri ve bunun kendisi de laik bir devlet olsa bile Müslüman olan Türkiye’yi kabullenmesini güçleştirmesi, 3) Fransa’nın Avrupa ile yaşadığı kimlik krizi. Yazar Avrupa’da Türkiye ile ilgili yaşanan tartışmaların ekonomi, ve insan haklarının ötesinde boyutları olduğunu ve bu nedenle Türklerin sabırlı ve yaratıcı olmaları gerektiğini belirtmektedir. (Şanlı Bahadır Koç, ABD Masası, Araştırmacı)