G-ABD 24 Ağustos 2004
Yeni Askeri Konuşlandırma Planı
Donald Rumsfeld’in Savunma Bakanı olmasından sonra Amerikan Silahlı Kuvvetlerini değiştirmeye yönelik planlarının önemli bir unsuru olan
yeni global konuşlandırma planının içeriği, gerekliliği, uygulanabilirliği, zamanlaması, olası yan etkileri ve iç politikadaki yansımaları tartışılmaktadır. Yeni tehditler ve yeni teknolojilerin Soğuk Savaş dönemi için dizayn edilmiş belli noktalarda yoğunlaşarak düşmanı beklemeye dayalı askeri yapıyı geçersiz kıldığı ve her zaman her yerde olunması gerektiği düşüncesi üzerine bina edilen plan kriz bölgelerine daha yakın, daha küçük üsler ve ileri depolar, daha hızlı müdahale edebilecek “çevik” ve çok yönlü birimler öngörmektedir. Başkan Bush’un denizaşırı Amerikan askeri varlığının üçte birini oluşturan 70 bin askeri ve 100 bine yakınını ülkeye geri getirme boyutunu vurgulayarak iç politikada da avantaj sağlamaya çalıştığı plana karşılık Demokrat aday Kerry’nin ciddi itirazları vardır. Kerry ABD’nin asker açığını 40 bin yeni askerle kapatmayı savunmakta, Bush ekibinin planının Washington’un ittifaklarına zarar verebileceğini, ABD’nin güvenilirliliğini zedeleyebileceğini, Kore yarımadasından asker çekilmesinin Pyongang’a yanlış mesajlar gönderebileceğini belirtmektedir. ABD’nin deniz aşırı askeri varlığında beklenen değişikliklerin Azerbeycan’da kalıcı bir Amerikan askeri varlığına neden olup olmayacağı
merak konusu olmaktadır. Rumsfeld’in son Bakü ziyaretinde üs konusunda geçici bir anlaşmaya varıldığı, Bakü’nün bu konuyu Karabağ sorunun çözümünde kullanabileceği ve ABD’nin bu ülkedeki üslerin modernizasyonunu düşündüğü iddia edilmektedir. Azerbeyacan’da olası bir Amerikan üssünün, başka şeylerin yanında Bakü_Ceyhan’ın güvenliği, İran’ın gözlenmesi ve kuşatılması planlanmaktadır. Ancak Azerbeycan’da bu gelişmeye daha temkinli yaklaşanlar da vardır.
Bu arada Senato İstihbarat Komitesi Başkanı Pat Roberts’ın CIA’i üçe bölme planı
ciddi eleştirilere maruz kaldı. Planı eleştirenler bunun çözdüğünden çok problem yaratacağını, 11 Eylül Komisyonu’nun öngördüğünün aksine koordinasyonu zorlaştırabileceğini ve herhangi bir reform girişiminin tek bir parti tarafından değil iki partiye mensup Kongre üyeleri tarafından beraber gerçekleşmesi gerektiği ifade edilmektedir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)