G-ABD 23 Temmuz 2004
11 Eylül Raporu: Dün açıklanan
11 Eylül Özel Komisyonu Raporu genel olarak kapsamlı, tarafsız, teksesli ve cesur olduğu şeklinde övgüler almaktadır. Rapor El Kaide’nin geçmişini, eylem yöntemlerini, 11 Eylül saldırılarının nasıl gerçekleştiğini, devlet kurumları ve Yönetimlerin hata ve eksikliklerini, aradaki dönemde hangi değişiklikler yapıldığını ve daha neler yapılması gerektiğini anlatmaktadır. Raporda ayrıca örgütün İran ve Irak rejimleriyle ilişkileri de analiz edilmektedir. Seçim yılı olması nedeniyle iki tarafın da kendi avantajına kullanmaya çalışması beklenebilecek rapor sadece Bush değil Clinton Yönetimi de El Kaide tehdidinin ciddiliğini tam olarak kavrayamamakla eleştirmektedir. Rapordaki öneriler
“Ne Yapmalı” ve
“Nasıl Yapmalı” şeklinde ikiye ayrılmış. Büyük ölçüde 1947’deki Ulusal Güvenlik Yasası ile Soğuk Savaş dönemi için dizayn edilmiş olan mevcut kurumlarda değişikliğin şart olduğunu belirten rapor, terörle mücadelede çaba birliğinin (unity of effort) şart olduğunu vurgulamaktadır. Rapor, teröristlere oldukları yerde saldırılması, terörizmin gelişmesini kaynağında engellenmesi, terör saldırılarına karşı korumanın daha etkin olması konusunda ayrıntılı öneriler içermektedir. Bunlar arasında Ortak Karşı-Terör Merkezi Kurulması, tüm istihbarat kurumlarından sorumlu kabine düzeyinde bir direktör atanması da yer almaktadır. Rapopra göre devlet kurumları arasında çok fazla gizlilik olmamalı, bilgi gizlenmek yerine kurulacak şebekeler vasıtası ile paylaşılmalıdır. Kongre’nin istihbaratla ilgili bir çok komiteye dağılmış denetleme görevi daha az komitede toplanmalı ve güçlendirilmelidir. Dış istihbarattan farklı olarak FBI ile ilgili temel bir değişiklik önerilmemektedir.
Bu önerileri ne zaman ve hangi ölçüde hayata geçirileceği muhtemelen seçim döneminin sonrasına da sarkacak tartışmanın konusu olacaktır. Bürokrasinin neredeyse evrensel sayılabilecek “para ve yetkiyi kaptırmama” içgüdüsü önerilen reformları yavaşlatabilir ya da sulandırabilir. Burada siyasi iradenin göstereceği liderlik belirleyici olacaktır. Bu arada
siyasi sistemi ve karşı karşıya olduğu terör tehdidinde farklılıklar olsa da Türk devletinin de bu raporu ayrıntılı olarak etüd etmesi doğru olabilir. Ayrıca Türkiye’de de bilgili, tecrübeli ve prestijli kişilerden oluşan ve ülkenin önemli sorunları hakkında yapılacak tartışmaları zenginleştirecek benzeri partiler-üstü komisyonların kurulması düşünülebilir.
Sırada İran mı Var? Yeni muhafazakarların en etkili kalemlerinden Charles Krauthammer
Washington Post’taki “Şer İttifakı, Bölüm İki” adlı köşesinde İran’ı kastederek “acaba yanlış ülkeyi mi işgal ettik” sorusuna cevap arıyor soruyor. Yazar, Irak’a kıyasla El Kaide ile ilişkisi daha ileri düzeyde olan, bu örgütün militanlarına transit geçiş izini veren ve halihazırda bazı örgüt üyelerini “misafir eden” İran’ın Irak’a nispetle daha güçlü bir orduya sahip olan çok daha ciddi bir devlet olduğunu ve bu ülkeyi işgal etmenin kıyaslanamayacak kadar büyük güçlükleri olacağını belirtiyor. Ancak Bush’un bu ülkeyle ilgili olarak “çok taraflı” çözümleri denediğini ama bu çabaların başarısız olduğunu söyledikten sonra iki yıl önce KİS peşinde olan beş ülke olduğunu, Irak’ın askeri yöntemlerle, Libya’nın korkutularak bu listeden çıkartıldığını, zayıf Suriye’nin İsrail tarafından caydırıldığını, K. Kore’nin ise bu silaha sahip olarak artık dokunulmaz hale geldiğini, sonuçta da geriye İran’ın kaldığını yazıyor. Yazar, “İran’la ilgili ne yapılabilir” sorusuna sadece iki cevap olduğunu, bunlarında alttan gelen bir devrim ya da nükleer tesislerin vurularak yok edilmesi olduğunu belirtiyor. Krauthammer uzun süredir beklenen devrimin gerçekleşmediğini, bunun da geriye ön alıcı askeri harekat dışında bir seçenek bırakmadığını ve bu “kirli işi” İsrail’in yapmasının beklenmesine rağmen mesafenin uzaklığı ile radar ve hava savunma sistemlerinin yirmi yıl öncesine oranla daha ileri olması nedeniyle bu sorunun İsrail’i aşabileceği ve ABD’nin hazır Irak’ta askeri ve uçakları varken bu işi bitirmesi gerektiğini yazıyor.
Bush-Kerry Kafa Kafaya: Los Angeles Times’ın baş siyasi analisti Ron Brownstein ülkenin genel gidişatı ve Bush yönetiminin temel tercihleri ile ilgili hoşnutsuzluğa rağmen seçim yarışının hala başa baş gittiğini
yazıyor. Gazetenin yaptığı
son kamuoyu yoklamasına göre Kerry sadece iki puan önde görünüyor. Yazar, mevcut durumun iyi olmadığını düşünenlerin oranının Kerry için potansiyel imkanlar sağladığını ama bu noktada etkili olacak faktörün Kerry’nin kendisini farklı ve etkili bir lider olacağını anlatmayı başarıp başaramayacağı olduğunu yazmaktadır. Önümüzdeki hafta yapılacak Demokrat Parti Kongresi Kerry için bir çıkış sağlayabilir.
İş Var, İş Var: Morgan Stanley’nin baş ekonomisti
Stanley Roach New York Times gazetesinde ekonomideki büyümenin son dört ayda 1 milyon yeni iş yaratmış olmasına rağmen bunların yüzde 81’nin düşük gelirli işler olduğunun altını çiziyor.