G-ABD 14 Temmuz 2004
İstihbarat Raporları
Savaş öncesi Irak konusundaki istihbaratla ilgili olarak Amerikan Senatosu İstihbarat Komisyonu’nun
raporundan sonra İngiltere’de de
Butler Raporu yayınlandı. Rapor, Iraklı ilgili savaş öncesinde elde olan istihbaratın sınırları, muğlaklığı ve çelişkilerin son analizlere yeterince yansıtılmadığını vurgulamaktadır. Ancak, İngiliz basının da belirttiği gibi, rapor yapısal ve kurumsal kültürle ilgili bir çok eleştiride bulunmasına rağmen bunlardan ne Başbakan Blair ve ekibini ne de istihbarat kurumlarının başındaki kişileri açıkça sorumlu tutmaktadır. Böylece Bush’un en önemli müttefiki olan ve daha sert bir raporla Başbakanlıktan ayrılması gündeme gelebilecek olan Blair’in
Hutton raporundan sonra bu engeli de aştığı söylenebilir. Saddam rejimi gibi kapalı rejimlere sızmak kapasiteleri hakkında büyük spekülasyonlar yapılan Batılı istihbarat kurumları için gerçekten zor olmuş görünmektedir. İstihbarat belki de doğası gereği sınırlı, muğlak ve çelişkili olmuş ve genelde ikinci ve hatta üçüncü elden gelmiştir. Irak olayında Batılı istihbarat kurumlarını Saddam’ın bu silahlara sahip olduğunu inandırmak için Çelebi’ninki, gibi bilinçli bazı abartı ve düpedüz uydurmaların da yapıldığı bilinmektedir. Her iki raporun da siyasi otoriteleri başarısızlığın sorumluluğu konusunda yeterince eleştirmedikleri söylenebilir.
İstihbaratla ilgili olarak bu konunun temel metinlerinde vurgulanan bir çok konunun bu iki raporda da yer aldığını görüyoruz. İstihbaratçı karar alıcının sorunlarını ve ihtiyaçlarını bilmeli ya da sezmelidir ama bu ilişki çok yakın olursa bir süre sonra istihbaratçı kendini siyasi patronlarının duymak istediği şeyleri söylerken bulabilir. Bu durumun gerçekleşmesi için
Dick Cheney’nin yaptığı düşünülen türden bir baskı gelmesi bile gerekmeyebilir. Bir başka konu ise kaçınılmaz olarak ileri derecede bürokratik kurumlar olan istihbarat servislerinde farklı, yaratıcı ve geleneksel düşüncenin dışında bakış açılarına sahip analistlerin görüşlerinin üst düzeye ulaşamaması ya da ulaşsa bile bunun oldukça değiştikten sonra olmasıdır. Bunun yanında groupthink denilen küçük gruplar içindeki tartışma ve karar alma dinamiklerinde en ortalama fikrin üstün gelmesi, satisficing denilen eldeki veriler bir açıklamayı destekliyorsa aynı verilerin çok farklı başka analizleri de destekleyebileceğinin unutulması gibi kurumsal, psikolojik ve analitik hatalar da etkili olmuştur. Ayrıca Batılı istihbaratçıların kendilerinden farklı kültürleri anlamada ilave bazı zorlukları olabilmektedir. Bu zorluk bazen kendi değer yargılarını ve bakış açılarını analizin konusu olan kişi ve gruplara uyarlaması sonucunu getirmektedir. “Bu durumda ben veya rasyonel biri nasıl davranırdı” (mirror-imaging) sorusu meşru olmakla beraber genelde yetersiz ve bazen de yanıltıcı olabilmektedir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)