G-ABD 28 Haziran 2004
Nato ve Irak – PKK ve ABD
Avrupalılar Irak’ta Iraklı askerlerin eğitimi dışında Nato’nun önemli bir rol oynamasına neden karşı çıkıyorlar? Başta Fransa ve Almanya olmak üzere buna karşı çıkanların şu tür neden, bahane ve amaçları olduğu söylenebilir: 1) Irak’taki durumun artık düzeltilemez olduğunu ya da düzeltmek için gerekli olan çabanın çok fazla ve çok riskli olduğunu düşünmeleri, 2) Afganistan gibi halihazırda meşgul oldukları, terörizmle mücadele açısından daha hayati bir cephe olduğunu düşünmeleri ve sonuçlandırmadan başka şeye odaklanmak istememeleri , 3) Irak’ta anlamlı katkı yapacakları bir kapasiteleri olmaması, 4) Irak’a asker göndermenin “Avrupalılarla barıştım” diyecek Başkan Bush’un Kasım’da yeniden seçilmesine katkı yapabileceğinden endişe etmeleri, ve nihayet 5) sadece Bush’un değil genel olarak ABD’nin bir daha Irak benzeri “maceralara” girmeden önce bir kez daha düşünmesini ve böyle durumlarda peşinden “bulaşıkçıların” geleceğinden emin olmamasını istemeleri. Bush’un Kasım’da seçimi kaybetmesi ve onun yerini alan Kerry’nin –teşbihte hata olmaz- Kruşçev’in Stalin dönemindeki aşırılıklarla ilgili eleştirel nutuğuna benzer bir şekilde Bush Yönetimi’nin “hataları” ve “aşırılıkları” hakkında günah çıkarması ve benzerlerinin bir daha yapılmayacağı yönünde açıklamalarda bulunması halinde, Fransa ve Almanya gibi ülkeler, Irak’ta rol ciddi rol oynamaktan daha fazla kaçamayabilirler.
Bu arada Irak’ta yetki devrinden sonra hem PKK ile mücadelenin kimin sorumluluğu olduğu sorusu, hem de K. Irak’taki Türk askeri varlığı yeniden değerlendirilebilir. Iraklılar, bir yandan “ABD bile PKK ile askeri mücadele etmedi, bunu biz nasıl yaparız?” derken öte yandan da Türk askeri varlığının “egemenliklerine” gölge düşürdüğünü iddia edebilirler. Bu konuda özellikle Iraklı Kürtlerle yakın bir ilişki geliştirdiği söylenen Cumhurbaşkanı’ndan çıkışlar beklenebilir. Türkiye’nin önündeki önemli sorulardan biri de PKK ile mücadelenin Kuzey Iraklı gruplara havale edilmesinin istenen bir şey olup olmamasıdır. Bu gruplar PKK ile gerçek bir mücadeleye girerler mi? Yoksa bir iki sınırlı ve göstermelik “operasyondan” sonra artık adım atma sırasının Türkiye’de olduğunu ve Ankara’nın askerlerini çekmesi gerektiğini mi söylerler? Bu arada kapıların arkasında neler konuşulduğu tam bilinmese de, son 16 y içinde Türk tarafının ABD tarafına PKK konusunda yaptığı eleştiri ve önerilerde bir tür “hayal gücü eksikliği” sezilmektedir. Sadece “hadi artık, bitirin şu işi” demenin yanında bunun için net mühletler vermek ve bu sürede sözler tutulmadığı takdirde de bazı yaptırımlarda bulunma tehdidinde bulunmak ve bunun gereğini yapmak daha doğru olabilirdi. Ayrıca daha önce burada daha önce de belirtildiği gibi PKK’ya karşı direk olarak binlerce Amerikan askerinin katılacağı operasyonlar yerine, yavaş yavaş tırmandırılan, başlangıçta polisiye düzeyde başlayan propaganda, hareket ve faaliyet kısıtlama, enterne etme, uyarı atışları, liderleri ele geçirme, gerekirse Türk askerlerinin de gözlemci ya da aktif olarak katılabilecekleri operasyon seçenekleri varyasyonlar sunulmalıydı. Basına bu tür önerilerle ilgili hemen hiç bir ayrıntı sızmadığı için bu yolların denenmediği varsayılabilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)