<$BlogRSDURL$>
TurcoPundit
10 May 2004
 
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız
G-ABD 10 Mayıs 2004
Irak’ta Güvenlik

Weekly Standard gibi yeni muhafazakar yayınlar Rumsfeld ile aralarına daha önceden koydukları daha da derinleştirme ihtiyacı duymaktadırlar. Kristol ve Kagan gibi yazarlar Savunma Bakanı’nı zaten uzun süredir Irak’taki güvenlik durumunun ciddiyetini kabul etmedikleri ve daha fazla Amerikan askeri gerektiğini reddettikleri için eleştiriyorlardı. Bu arada bu iki yazar Irak’taki seçimlerin yılbaşına bırakılmadan Eylül’de yapılmasını önermektedirler. Bunun çok açık güvenlik zorlukları olduğunu kabul etseler de mevcut durumdan çıkmak için tek yol olacağını savunmaktadır. İkili, seçim havasına girilmesinin grupları silahlı direnişten siyasi propaganda yapmaya yönelteceğini ve ABD üzerindeki askeri ve siyasi baskının hafifleyeceğini ummaktadırlar. Özellikle Sünni bölgelerinde askeri direnişin devam etmesi durumunda, seçimin bu bölgeler için geçersiz sayılacağı ve Sünnilerin yeni Yönetim’de hiç temsil edilmeyeceği tehdidi ile bu bölgenin yola getirilebileceğine inanmaktadır. Şimdiye kadar bu çevrelerin ürettiği pek çok fikri uygulayan Beyaz Saray’ın bu fikre nasıl bakacağı bilinmez ama Irak’taki zorlukların Bush’u yeni muhafazakarlardan bir parça soğutmuş olması yüksek bir ihtimaldir. Yine de Beyaz Saray Kasım’daki seçimlere Irak’ta seçim yaptırmış ve egemenliği Iraklılar’a devretmiş olarak girmeyi isteyebilir. Ancak burada belirleyici olan ve aslında pek de umut vermeyen şey, bu kadar kısa bir süre de seçimin yapılabileceği kadar bir güvenliğin sağlanıp sağlanamayacağı ve Bush Yönetimi’nin bir fiyasko ile sonuçlanarak seçilme şansını sona erdirebilecek böyle riskli bir girişime cesaret edip edemeyeceğidir.

Burada daha önce de sık sık tekrar edildiği gibi, ABD Irak’ta son dönemde sayıları iyice artan ve zaman daraldığı için telafisi de mümkün olmayabilecek hatalar yapmaktadır. Örneğin Felluce’de bir yandan kararlılık göstermek öte yandan da iki taraftan ve sivillerden çok sayıda kayba neden olabilecek büyük çaplı harekattan kaçınmak isteyen ABD sonuçta bu hedeflerin ikisine de ulaşamamıştır. Uzayan kuşatma ve müzakere süreci şehri ele geçirmeye yetmediği gibi, AC 130 uçakları ile yapılan saldırılar Amerika’ya büyük tepki, direnişçilere ise sempati duyulmasına neden olmuştur. Çözüm olarak getirilen Saddam’ın eski generali, bunun kısa süre sonra değiştirilmesi, alandaki generaller ile Washington’un yaptığı açıklamalar arasındaki çelişkiler ABD Yönetimi’nin bir tür kararsızlık ve hatta panik içinde olduğunu düşündürtmektedir. Abu Ghraib il ilgili gelişmeler bu izlenimi daha da güçlendirmektedir.
Sonuç olarak ABD Yönetimi başta reddettiği hemen her tercihe (BM, asker sayısını arttırma, Sistani ile daha yapıcı diyalog, Baas’tan arındırmayı sınırlı tutma, Yönetici Konsey’e temsil gücü olan kişileri alma) dönüş yapmak istemektedir. Ama bundan bir yıl ya da altı ay önce doğru olabilecek bu tercihler şu anda bir güçsüzlük ve çaresizlik imajı oluşturmaktadır. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)

G-ABD 06 Mayıs 2004
Abu Ghraib ve Ötesi - 2

Savunma Bakanı Rumsfeld Kongre’deki ifadesinde sanki olayların kendisinden değil de kamuoyuna yansımasından rahatsızlık duymuştur. Belki de ilk başta “rüşvetin belgesi olmadığı” gibi işkencenin de olmayacağı düşünülmüş olabilir. Bir görüşe göre Rumsfeld’in 11 Eylül sonrasında başta Guantanamo’dakiler olmak üzere Amerika’nın gözetim altında tuttuğu kişilerin hukuki haklarını kısıtlamaya yönelik eğilimi, direk olarak değilse bile dolaylı olarak bu tür gelişmeleri daha mümkün kılmıştır. Ayrıca, Genel Kurmay Başkanı Myers’ın, olayın ciddiyetinin CBS televizyonu tarafından yayınlanmasını engellemeye çalışacak kadar farkında olmasına rağmen Rumsfeld’e haber verme gereği duymamış olduğuna inanmak zordur. Bu arada Bush Beyaz Saray’ı belki bir yandan Rumsfeld’in istifasının Yönetim’in ve ABD’nin prestij kaybını durduracağını hesaplarken, öte yandan da bu istifanın rakiplerinin iştahını daha da kabartacağından ve arkasının da gelebileceğinden endişelenmektedir. Rumsfeld’i istifaya zorlamak, bir anlamda Bush’un baştan beri yaptığı bir çok şeyin yanlış olduğunun kabulü olarak görülebilir. Ayrıca, düşük bir ihtimal olmakla beraber, görevden alınmayı hazmedemeyecek bir Rumsfeld Yönetim’in işleyişi ile ilgili olarak zarar verecek bazı açıklamalarda bulunmaya kalkabilir. Ancak, önümüzdeki dönemde yapılan kötü muamele ve işkence ile ilgili daha da çarpıcı görüntüler basına sızar, bunların “münferit olaylar” olmanın ötesinde üst düzey yetkililer tarafından teşvik edildiği ya da göz yumulduğu ortaya çıkar ve en baştan beri Savunma Bakanı ile ilişkileri sorunlu olmuş karacı generaller medyaya daha çok konuşmaya başlarlarsa Bush Rumsfeld’den ayrılmasını isteyebilir.

Bunun gerçekleşmesini zorlaştıran başka bir faktörse, istifa etmesi halinde Rumsfeld’in yerine ilk etapta generallerin belki daha da çok tepki duyduğu Wolfowitz’in gelecek olmasıdır. Seçimden önce yeni bir Bakan bulunsa bile bu yeni Bakan’ın Kongre’de onaylanma süreci bir anda Yönetim’in başta Irak olmak üzere güvenlik politikalarının şiddetle eleştirildiği bir medya olayına dönüşebilir ki seçime aylar varken bu Beyaz Saray’ın isteyeceği en son şeylerden biri olacaktır. John Kerry ise bilinçli olarak bu konuyu çok fazla vurgulamaktan kaçınmaktadır. Demokrat stratejistler bunun geri tepebileceğinden korkmaktadırlar. Ayrıca belki de Kerry’nin bu konuyu öne çıkarmasına gerek yoktur, zaten konu medyada çok kapsamlı olarak işlenmektedir. Kerry için bir başka risk de, Rumsfeld’in daha saygın biri ile değiştirilmesinin Bush Yönetimi’nin yıpranmışlığını azaltabilecek olmasıdır. Rumsfeld’in istifasında çok ısrar etmek partizan bir görüntü verebilir. Kerry için en optimal olan şey Irak olayının ve hapishane skandalının yeni ayrıntılar ve başarısızlıklarla, kendi çok karışmadan, gündemde kalmaya devam etmesidir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)

G-ABD 04 Mayıs 2004
Abu Ghraib ve Ötesi

Amerikan medyasının da büyük ölçüde kabul ettiği gibi Abu Ghraib hapishanesindeki görüntüler Amerika’nın sadece Irak ve Orta Doğu projesini değil genel olarak dünya hegemonyasının moral ayağını ciddi ölçüde zayıflatabilir. Bu görüntülere en çok sevinenlerden biri de herhalde Bin Laden’dir. Bu görüntülerin “münferit hadiseler” olmayıp sistematik bir uygulamanın sonucu olduğu, üst düzey tarafından bilinmesine rağmen üstüne gidilmediği ve hatta üstünün kapatılmaya çalışıldığı şeklindeki mevcut izlenimi doğrulayacak yeni ayrıntılar ortaya çıkarsa, Abu Ghraib’in etkisinin uzun dönemli olacağı iddia edilebilir. Bir süredir belli olan bir şey son olaylarla daha da netleşmiştir: Bush Yönetiminin Orta Doğu’da rejimleri güç kullanarak değiştirme isteği görünür bir gelecek için rafa kaldırılmıştır. Bu durum Bush seçimi kazansa bile değişmeyebilir. Ancak yine de bu olaylar ile ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin “ölü doğduğunu” iddia etmek doğru olmayabilir. Hatta, paradoksal olarak, bu olaylar ABD’yi, Arapların “yara almış onurlarını tamir etmek” ve “gönüllerini almak” için şimdiye kadar atmadığı bazı adımları atmaya zorlayabilir. Bunun küçük bir işareti, başka bazı nedenleri olsa da, Beyaz Saray’ın Şaron’un planına verdiği desteği “kısması” ile gösterilmiştir. Ancak elbette bu, Abu Ghraib ile ilgili gelişmeler üzerine atılmış taktik bir adımdan ibaret olabilir.

“Bu tür olaylar, belki bu kadar ‘ileri’ düzeyde olmasa da, Türkiye dahil başka Orta Doğu ülkelerinde ve Saddam Dönemi Irak’ın da yaşanmıyor mu? O zaman bunlara karşı tavır almayanların şimdi ABD’yi kınama hakları yoktur,” ya da, “en azından Amerikan basını işin üstüne gidiyor, Kongre de işin peşini bırakmıyor” şeklindeki ifadeler kendi başına doğru ise bile, istenmeden de olsa ABD’nin işlediği “suçu” normal karşılama ve rasyonelleştirme gibi sonuçlar verebilir. Olaylar ortaya çıkınca gözaltındaki binlerce tutuklunun serbest bırakma kararının alınabilmesi aslında bu kişilerin büyük ihtimalle masum olduğunun bu muameleler sırasında bile bilindiğini düşündürtmektedir. Yani belki de suçlu olmadıkları bilinen kişilere “her ihtimale karşı” böyle bir muamele yapılmıştır. Burada, 11 Eylül sonrasında Alan Dershowitz gibi hukukçuların tartışmaya açtığı, “çok büyük bir terör eylemini engellemek için işkenceye başvurulabilir mi?” tartışmasından öte bir şey söz konusudur. Burada işkencenin bir “zorunluluk” ya da “görev” olmanın ötesinde sapıkça bir zevkin kaynağı olarak görülmesi, cinsellik unsurunun öne çıkması, ırkçı temalar içermesi, özgürlük getirdiğini iddia eden bir güç tarafından uygulanması, olayın grafik olarak görülmesi, işin içine girenlerin rahatlığı (bazı resimlerde onun üzerinde Amerikan askeri ‘her şey çok normalmiş gibi’ ortada dolanmaktadır- sayısı ve “yüz ifadeleri,” muameleyi yapanlarla buna maruz kalanlar arasındaki din ve ırk farkı, muameleyi yapanların işgalci olması olayı farklılaştırmaktadır. Ayrıca ABD’ye karşı daha ileri standartlar uygulanması da yanlış değildir. Çünkü her şeyden önce ABD kendisi diğer ülkelerden üstün moral standartlara sahip olduğunu iddia etmekte ve daha da ötesi bunu dış politikasının bir unsuru olarak kullanmaktadır. Ayrıca Rumsfeld’in de ifade ettiği gibi, bir işkence haberini okumakla onu “görmek” arasında çok büyük vardır. Bu olayla beraber işkence aleyhtarı hareketin güçlenmesi ve ABD’deki hapishaneler de dahil olmak üzere tüm dünyadaki cezaevlerindeki koşullara daha fazla dikkat edilmesi beklenebilir. Gerçi bu arada bazı baskıcı rejimler, “ABD de yapıyormuş, demek bu o kadar garip değil” diye düşünseler de, işkence dünya kamuoyunun vicdanında çok net bir şekilde lanetlenmiştir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)

G-ABD 03 Mayıs 2004
Irak’ta Güvenlik Durumu

Roma İmparatorluğu’nun çöküşünü yazan Edward Gibbon tarihin “suçlar, budalalıklar ve felaketler” dışında fazla bir şey içermediğini söylerken belki bir parça abartmış olabilir ama insan Irak’ta olanlara bakınca aslında ünlü tarihçinin bildiği bir şeyler olduğunu düşünmektedir. Irak’ta “iyi şeyler de olmaktadır” ama genel trendin olumsuz olduğu artık en iyimser gözlemciler tarafından bile kabul edilmektedir. Güvenlik durumu koalisyon güçleri için en kanlı ay haline gelen “zalim” Nisan’da ciddi derecede bozulurken, ekonomik ve siyasi yeniden inşa süreci yer yer durma noktasına gelmiştir. Çalışanlar işlerine gitmekte tereddüt etmektedir. Uluslararası kurumlar, yabancı yatırımcılar, taşeronlar ve sivil toplum örgütleri ülkeden çekilmek üzeredirler. Bu arada 35 ülkeden oluşan “gönüllüler koalisyonu”nun, aslında “dava”ya inananlardan çok kazananın yanında olmak isteyen ya da onun karşısında durmaktan çekinen “incir yapraklarından” oluştuğu iyice ortaya çıkmıştır. Koalisyonun Anglo-Sakson nüvesi dışındaki üyelerinin Irak’taki asker sayısı toplamın sadece yüzde onu kadardır. Tanımlanması zor ve tartışmalı olsa da, “meşruiyet” denen şeyin, belki savaşı değil ama barışı kazanmak için gerekli olduğu fikri artık daha geniş kabul görmektedir.

Uzun süre güvenlik sorununun ilacı olarak görülen “Iraklılaştırma” ise ilk başta kulağa hoş gelmesine rağmen kesin denebilecek derecede başarısız olmuştur. Son dönemde Irak güvenlik güçlerinin düzeni tesis etmede ciddi bir rol oynamaya teknik, zihinsel ve moral nedenlerle hazır olmadıkları iyice ortaya çıkmıştır. Bu grup büyük kısmı yeterince eğitim almayan, kendileri ve ailelerini güvende hissetmeyen, kendilerine güvenmeyen, işgale karşı karışık duygular besleyen, Amerikalılar tarafından kullanıldıkları, zor görevlere ve ateşin altına sürüldüklerini düşünen kişilerden oluşmaktadır. Son dönemde bunların azımsanamayacak bir kısmının, göreve gitmeme, direnişçilerle savaşmayı reddetme, taraf değiştirme, koalisyon aleyhine casusluk yapma ya da mafyavari bir yapıya dönüşme gibi yollara girdikleri görülmektedir. Koalisyon devriyeleri önce azalmış, sonra Amerikalı askerler sokaklarda nerdeyse tamamen görülmez olmuştur. Amerika’nın güvenlikle ilgili faaliyetleri, istihbarat açısından sorunlu olduğu için çözdüğünden fazla problem yarattığı düşünülen baskınlar ve zırhlı araçlarla hızlı bir şekilde ve seyrek olarak yapılan devriyelerle sınırlı kalmaktadır. Bunun sonucunda sokaklar direnişçilere ve yasadışı mafyavari unsurlara kalmıştır. İşgal sonrasında oluşan karmaşa, direnişe karşı uygulanan ama arada “kurunun yanında yaşın da yandığı” orantısız güçle beraber halkın koalisyona yönelik bakışını olumsuz olarak etkilemiş ve giderek Amerikalıların Iraklıların güvenlikleri ile ilgilenmedikleri ve sadece kendilerini düşündükleri imajının yerleşmesine neden olmuştur. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


 
Comments: Post a Comment
U.S. foreign policy, Middle East, Turkey and Beyond

ABD dış politikası, Orta Doğu, Türkiye ve Ötesi

Şanlı Bahadır Koç,


If you want to receive it early in the morning subscribe to FPR
TurcoPundit Home
Pre-March 2004Archive

ARCHIVES
March 2004 / April 2004 / May 2004 / June 2004 / July 2004 / August 2004 / September 2004 / October 2004 / November 2004 / December 2004 / February 2005 / May 2005 / June 2005 / October 2005 / November 2005 / December 2005 / January 2006 / February 2006 / March 2006 / April 2006 / May 2006 / June 2006 / July 2006 / August 2006 / September 2006 / October 2006 / November 2006 / December 2006 / January 2007 / March 2007 / April 2007 / May 2007 / June 2007 / July 2007 / August 2007 / September 2007 / October 2007 / November 2007 / December 2007 / January 2008 / February 2008 / March 2008 / April 2008 / May 2008 / June 2008 / July 2008 / August 2008 / September 2008 / October 2008 / November 2008 / December 2008 / January 2009 / February 2009 / March 2009 / April 2009 / May 2009 /

What they have said about Foreign Press Review
"FPR'ın iki "kötü" özelliği var: 1. Alışkanlık yaratıyor, onsuz yapamaz hale geliyorsunuz; 2. Değeri alındığı değil, arada bir de olsa, alınamadığı vakit anlaşılıyor. Bir de sürekli bir kaygıya yol açıyor; 'Ya bir gün kesilir ve onu hiç alamazsam' duygusuyla sürekli yaşamak kolay değil."

Cengiz Çandar


"... fantastic .... an outstanding and unique service, not just for those who follow Turkey closely, but those who follow international trends and ideas. ... selection of material is some of the best anywhere ... coverage of the Turkish press and Turkish issues is truly unsurpassed .... outstanding and intelligent service"

Graham Fuller


"... extremely useful"

Andrew Mango


"FPR olmadan ne yapardım ya da bugüne kadar ne yapmışım bilemiyorum"

Soli Özel


"Güne başlamak için FPR’den daha iyi bir yol düşünemiyorum"

Hasan Ünal


Makaleler


Ankara ve Güneydeki Riskler 29 Aralık 2011
İslamcı Dalga Üzerine 5 Aralık 2011
Ankara’ya Suriye ile İlgili Bazı Tahlil, Tahmin, Uyarı ve Öneriler 2 Kasım 2011
İran ile İlgili Son Amerikan İddiaları ve Türkiye 16 Ekim 2011
Ankara Suriye’de “Rejim Değişikliği” Politikasına Geçerken 28 Eylül 2011
Türk Dış Politika Gündemine Dair 7 Kısa Not 6 Eylül 2011
“Zafer İlan Et ve Kaç:” ABD ve Afganistan’dan “Sorumluca” Çekilmenin Mantığı 23 Haziran 2011
Orta Doğu'da Durum Raporu 25 Mayıs 2011
Bin Ladin’in Öldürülmesi Üzerine Notlar 25 Mayıs 2011
Bin Ladin’in Öldürülmesi Üzerine 15 Kısa Not 3 Mayıs 2011
ABD ve Karadeniz Nisan 2011

Türkiye Beşar’a Ne Demeli? Suriye'de “52 Cuma” Reformsuz Geçmez 20 Nisan 2011
Amerika-Sonrası Dünyanın Provası Olarak Libya Krizi ve Türkiye 22 Mart 2011
“Demokratikleştiremediklerimizden misiniz?”: Orta Doğu’daki Değişim Dalgasının Neden, Şekil ve Olası Sonuçları 10 Şubat 2011
Analiz Üzerine Notlar 14 Ocak 2011
Wikileaks Üzerine Notlar ve Yorumlar 23 Aralık 2010
Enerji ve Güvenliği Üzerine Notlar 29 Kasım 2010
Amerikan Travması ve Kongre Seçimleri 23 Kasım 2010
Füze Savunması Üzerine 20 Soru ve 5 Seçenek 20 Ekim 2010
Obama Ekibinde Yaprak Dökümü - Beyaz Saray’dan Kaçış mı? 12 Ekim 2010
"Kürt Devleti" Üzerine Notlar ve Çeşitlemeler 23 Eylül 2010
Mullen’ın Ankara Ziyareti 7 Eylül 2010
ABD’nin Afganistan’daki Seçenekleri 24 Ağustos 2010
Financial Times Haberinin Türk-Amerikan İlişkileri Üzerine Düşündürttükleri 18 Ağustos 2010
İsrail-ABD-İran-Türkiye Dörtgeni 26 Temmuz 2010
Bay Netanyahu Washington’a Gitti: Böyle mi Olacaktı, Obama? 16 Temmuz 2010
Stratejik Dehlizlerde Derinlik Sarhoşluğu: Bir AKP Dış Politikası Eleştirisi Temmuz 2010
Rus Casusluk Olayı: "John Le Carre mi, Austin Powers mı?" 5 Temmuz 2010
“Mahalleye Hoş Geldin”:Türkiye’nin Orta Doğu’da İlk Günü 02 Haziran 2010
Nükleer Takas: “Savaşı Bitiren Anlaşma” mı, “Acem Oyunu” mu? 20 Mayıs 2010
ABD Irak’tan Çekilirken Riskler ve Hesaplar 1 Mayıs 2010
ABD-İsrail İlişkilerinde “Normalleşme” Sancıları 22 Nisan 2010
Obama’nın Nükleer Cazibe Taarruzu: Bardağın Üçte Biri Dolu 9 Nisan 2010
ABD-İsrail İlişkilerinde “Tektonik Kayma” mı? 5 Nisan 2010
Irak Seçimleri: Sonun Başlangıcı, Başlangıcın Sonu 19 Mart 2010
Ermeni Karar Tasarısı Üzerine Notlar, Yorumlar ve Öneriler 8 Mart 2010
Ermeni Karar Tasarısı Üzerine Notlar, Yorumlar ve Öneriler 8 Mart 2010 (word)
Bütçe Açığı ve Amerikan Gerilemesinin Ekonomi Politiği 19 Şubat 2010
Cemaat-skeptic 6 Ocak 2010
AKP bir seçim daha kazanırsa burası FC olur 4 Ocak 2010
ABD bu işin neresinde? 29 Aralık 2009
Türkiye-Ermenistan Protokolü Üzerine Düşünceler 3 Eylül 2009
"Obama’nın Savaşı":AfPak Üzerine Notlar 20 Nisan 2009
Obama’nın Ardından 17 Nisan 2009
Obama’nın Türkiye Gezisi ve Türk-Amerikan İlişkileri 19 Mart 2009
ABD ve Orta Doğu Barış Süreci Mart 2009
Obama’nın “Kırkı Çıkarken” Mart 2009

ABD-PKK “İlişkisi” Üzerine Notlar Şubat 2009
Mahşerin Üç Atlısı: Ross, Holbrooke ve Mitchell 5 Şubat 2009
SOFA ABD için Irak’ta “Sonun Başlangıcı” mı? Ocak 2009
Obama Döneminde ABD ve Asya 15 Ocak 2009
Obama’nın Güvenlik Kabinesi Üzerine Notlar 4 Aralık 2008
Yeni ABD Başkanı Obama ve Türk-Amerikan İlişkileri 6 Kasım 2008
ABD Başkanlık Seçimlerinin Türk-Amerikan İlişkilerine Muhtemel Etkileri 30 Ekim 2008
ABD Başkanlık Seçimleri Ekim 2008
Obama’nın Biden’ı Tercihinin Bir Tahlili 26 Ağustos 2008
Amerikan Sağı Üzerine Notlar Ağustos 2008
Gürcistan Krizi, ABD ve Türkiye 11 Ağustos 2008
Obama'nın Dış Gezisi 29 Temmuz 2008
Başkan Bush’un Avrupa Gezisi ve Transatlantik İlişkileri 18 Haziran 2008
ABD Seçimleri (ppt) - 10 Haziran 2008
"Sessiz Tsunami": Global Gıda Krizi (ppt) - 29 Nisan 2008
Amiral Fallon'un İstifası 13 Mart 2008
ABD ve PKK İlişkisi Üzerine Notlar 22 Kasım 2007
“İçeride Liberal, Dışarıda Şahin”: K. Irak’a Harekat Üzerine Notlar 25 Ekimy 2007
K.Irak'a Ekonomik Müeyyideler Üzerine Sorular 25 Ekimy 2007
Irak "Hamle"sinin Muhasebesi Eylül 2007
Türk-Amerikan İlişkileri - Yeni Dönemin Gündemi Eylül 2007
ABD, K. Irak ve Türkiye Üzerine Notlar ve Sorular Haziran 2007
ABD ve Orta Doğu: "Müflis mirasyedi" mi "stratejik deha" mı? Mayıs 2007
Recommendations for Strengthening U.S.-Turkish Relations February 26, 2007
ABD'nin Irak'taki Seçenekleri Ocak 2007
'Topal Ördek'le İki Yıl Daha: 2006 Kongre Seçimleri Aralık 2006
U.S.: Empire, Gulliver or the “First Among Unequals” (ppt) - ASAM 2023 Conference - October 2006
Türk-Amerikan İlişkilerinde “İkinci Bahar” mı, “Sonun Başlangıcı” mı? Stratejik Analiz - Haziran 2006 -
Irak’ta Direnişin ve İşgalin Gölgesinde Demokrasi Deneyi Avrasya Dosyası - İslam ve Demokrasi Özel Sayısı
Gurur ve Önyargı: ABD İran Gerginliği ve Türkiye Stratejik Analiz Nisan 2006 - (pdf)
Arzın Merkezine Seyahat: ABD Ulusal Güvenlik Konseyi - Journey to the Center of the World: U.S. National Security Council Avrasya Dosyası 2005
Dört Tarz-ı Siyaset: Türk-Amerikan İlişkileri ve Başbakan Erdoğan’ın Washington Ziyareti Temmuz 2005
11 Eylül’den Sonra Türk-Amerikan İlişkileri: Eski Dostlar mı Eskimeyen Dostlar mı? Avrasya Dosyası - 2005
“Dört Yıl Daha”: Yeni Bush Yönetimi ve Dünya Aralık 2004
2004’ten 2005’e Türk-Amerikan İlişkileri Aralık 2004
Türkiye, Iraklı Kürtler ve Statükonun Meşruiyeti Nisan 2004 - eksik
Askerî Alanda Devrim: Askerî Bir Senfoni Ocak 2004
Çirkin Amerikalı’ ile ‘Güven Bunalımı’: ‘Süleymaniye Krizi ve Türk-Amerikan İlişkileri Temmuz 2003 - ( pdf )
The Middle East: A Land of Opportunity and Peril for Turkey - May 2003
Türk-Amerikan İlişkileri Üzerine Notlar: Ataerkil Yapıdan Tüccar Mantığına mı? Mayıs 2003
Türkiye, ABD ve Irak Harekâtı: Hayır Diyebilen Türkiye? - Şubat 2003
Değişim, ‘Sense of Proportion’ ve Tarihin Yararları ile Sınırları Üzerine Nisan 2003
ABD Güvenlik Politikalarında Güç Kullanımı ve Caydırıcılık Ağustos 2002
“Yalnız Kovboy” ya da “Eşit Olmayanlar Arasında Birinci”: ABD Dış Politikasında Tektaraflılık-Çoktaraflılık Tartışmaları Mart 2002
İyi, Kötü ve Çirkin: ABD'nin Orta Doğu Politikaları Ocak 2002
Unilateralism corrupts, absolute unilateralism corrupts absolutely Turkish News, May 21, 2002
ABD ve Afganistan: Çıkış Var mı? Kasım 2001
Realism and Change
Crime and Punishment - Deterrence and its Failure in Theory and Practice 2001
“Tüketebileceğimizden Daha Fazla Değişim” ya da Eskimeyen Dünya Düzeni Ekim 2001
“ABD-AB İlişkilerinde Metal Yorgunluğu” Haziran 2001
It never rains circa. 1991.
.



Powered by Blogger