Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız
G-ABD 6 Nisan 2004
Irak’ta ABD’nin Zorlukları –2
Sadr-ABD çekişmesinde gerilimi tırmandıran esas taraf gazeteyi kapatarak ve yardımcısını tutuklayarak ABD olmuştur. Sadr hakkında çıkarılan tutuklama kararından dönmek ABD’nin inandırıcılığına büyük ölçüde zarar vereceğine göre son yaşananların planlanmış bir provokasyon olduğu düşünülebilir. Bir bakış açısına göre, son olaylar Sadr ile yaşanması kaçınılmaz olan bir kapışmayı öne aldığı ve genç lider ile hareketini iyice güçlenmeden ve bu tür büyük operasyonları yapmanın biraz daha zor olacağı 30 Haziran gelmeden saf dışı etme fırsatı verdiği için tamamen olumsuz değildir. Bu görüşe göre Iraklı güvenlik güçleri Sadr türü güçlere karşı kendi başına etkili olamayacağı için bu sorunu çözmeden 30 Haziran sonrasına bırakmak daha tehlikeli olabilirdi. Kaldı ki, şu anki gerginliği ve çatışmayı Amerikan tarafının körüklediği pekala iddia edilebilir. Sadr, bu konuyu yakından takip eden Juan Cole gibi uzmanların da dile getirdiği gibi, son aylarda nispeten çok daha az problem çıkarıyordu. Ama gazetesinin kapatılması ve yardımcısının yakalanmasını kendisine karşı bir hareketin başlangıcı olarak algıladı ki, ki bu yanlış olmayabilir.
Ancak yine de zamanlama açısından bakıldığında, Amerikan kuvvetleri Felluce’de ciddi bir meydan okuma ile karşı karşıyayken, Şiilerin dini duygularının yükseldiği günler yaklaşırken ABD’nin tırmanmayı bilerek hazırladığına inanmanın güçlükleri vardır. Sadr’a değişik şekillerde desteklemiş olmasına rağmen İran’ın son olayların ne kadar içinde olduğu da belirsizdir. Son günlerde yaşananlardan sonra Sadr ile görüntüyü kurtarmak için orta bir yol bulunması ihtimali de kalmamıştır denebilir. Sadr’a bağlı güçlerin sınırlı süreler için de olsa kontrol ettiği “kurtarılmış bölgeler” artar ve coğrafi olarak yayılırsa ABD’nin kontrolü kaybettiği ya da bunu ancak orantısız güç kullanarak sağladığı görüntüsü yaygınlaşabilir. Burada sorulması gereken soru Şii lideri tutuklamak için ne kadar ısrarcı olunacağı, Sadr’ın Şii kitlelerin ne kadarını, ne derecede ve sürece harekete geçirebileceği ve çatışmaların uzaması ve ölü sayısının artması halinde Sistani’nin daha ne kadar sessiz ve tepkisiz kalabileceğidir. ABD, Saddam yandaşları, onların dışındaki Sünni direnişçiler, dışarıdan gelen Cihat yanlıları ve El Kaide gibi unsurlardan sonra çoğunluğu oluşturan Şiilerin önemli bir azınlığını da karşısına alırsa ve Şiilerin bir kısmı gösterilerin ötesine geçerek “terör sektörüne girerse”, Washington nasıl olup da düzeni sağlayıp, yeniden inşa sürecini devam ettirip, yetkiyi ve güvenliği Iraklılar’a devredecek ve ülkeyi seçime götürecektir? ABD’nin Irak macerasını Vietnam, intifada, Lübnan ya da Yugoslavya’ya benzetenler artık sadece Bush Yönetimi’nin başarısız olmasını isteyenler arasından çıkmamaktadır. Sünnileri dışlayan, Şiileri hayal kırıklığına uğratan ABD sadece Kürtlere ve Çelebi gibilere dayanarak Irak’ta kalıcı bir düzen kuramaz. Bu arada Bush Yönetimi’nin 30 Haziran tarihinde ısrar etmesini eleştiren sesler artmaktadır. Başkan Bush’un şu ana kadar Irak’ta belirlediği hemen her tarihten vazgeçmesine rağmen bunda hem de yetkiyi kime devredeceği bile belli değilken ısrar etmesinin, Kasım seçimleri dışında bir nedeni olmadığını herkes görmektedir. Bütün Orta Doğu’nun değişiminin kilidi olduğu düşünülen Irak projesinin bu kadar çok hata ve ciddiyetsizliği kaldırması zordur. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)