Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız
G-ABD 5 Nisan 2004
Irak’ta ABD’nin Zorlukları
Amerikan işgali Sünni üçgeninden sonra Necef, Sadr şehri ve hatta Basra gibi Şii bölgelerinde de direniş ile karşı karşıyadır. Eğer Şiiler de askeri direnişe geçerlerse, ABD’nin tam da asker sayısını azaltırken iki cephede birden etkili olarak mücadele etmesinin hem pratik hem de moral açıdan zor olacağı açıktır. Şu ana kadar Sistani’nin siyasi boyutla sınırladığı direniş, genç lider Sadr’ın, gazetesinin kapatılmasını kendine yönelik büyük bir operasyonun başladığı şeklinde yorumlaması ile tırmanmaktadır. Bu arada BM diplomatı Brahimi’nin Sistani’yi “geçici anayasa” ve geçici yönetim konusunda ikna etmesi son olaylardan sonra Washington için daha da önemli ama daha zor hale gelmiştir. Bilindiği gibi Sistani “geçici anayasanın” başta Kürtler’e ayrıcalık tanıyan maddelerinin değiştirilmesini ve seçimlerin bir an önce yapılmasını istemektedir. ABD’nin Sadr yandaşlarına ve Felluce’de geçen hafta yaşananlara karşı ciddi ölçüde şiddet kullanması ve Sistani’ye karşı şimdiye kadar olandan da fazla ilgi göstermesi beklenebilir. Sistani, Sadr ile SCIRI ve Dava partilerinin, davranışlarını belirlerken, kendi yandaşlarını, diğer Şii liderleri, genel Şii kamuoyunu, İran’ı, Sünnilerle karşılıklı güç dengesini, Araplara ait hassasiyetleri ve nihayet ABD’yi izledikleri söylenebilir. Eğer Bremer Sistani’nin taleplerine kulak vermezse Şii lider, ya kitleleri kontrol edemeyeceğini düşündüğü, ya da kendisi de bunun gerekliliğine ikna olduğu için sivil direniş eylemlerine başlanması için işaret verebilir.
Geçici anayasanın yeniden müzakereye açılmasının zorlukları açık olduğuna göre Washington’un seçim yaklaşırken manevra alanının daraldığı söylenebilir. Washington, eğer ertelenmezse yetkinin 30 Haziran’da mevcut Geçici Konsey’e göre temsil gücü daha yüksek bir Yönetime gerçekleşmesinin, yeni bir BM kararının yaratacağı iyimserlik havasının, 18 milyara dolara varan yeniden inşa faaliyetlerinin yavaş yavaş sonuçlanmaya başlamasının, Iraklı güvenlik güçlerinin giderek daha fazla sorumluluk almasının bu zor durumdan çıkılmasını sağlayacağını ummaktadır. Ancak bunların ne gerçekleşeceği, ne de yeterli olacağını söylemek kolaydır. Bush Yönetimi, savaş öncesinde gerektiği kadar açık, sabırlı ve mütevazı olmadığı için, savaş sonrası için gereken planları yapmadığı için, Irak’ta bırakın desteğe sahip olmayı sınırlı bir grup dışında tanınmayan kişi ve grupları ısrarla önemli pozisyonlara getirdiği için, savaştan sonra bile işgalin uluslararası bir çehre kazanması için yeterince çalışmadığı için, tamamen değil ama ciddi ölçüde kendisinden kaynaklanan problemlerle karşı karşıya kalmıştır. ABD’de savaşın sadece gerekliliği değil doğru yönetilip yönetilmediği de tartışılırken, Irak Bush’un tekrar seçilmesinin önünde ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye açısından bakmak gerekirse, bu olaylar Washington’un Sistani’nin özellikle federasyonun gevşekliğiyle ilgili endişelerinin ciddiye alması sonucunu doğurabileceği için olumlu; ama kontrolsüz bir çatışmaya neden olabileceği için de endişeyle karşılanabilir. Irak’ta kaos ortamının oluşması ve ABD ile Şiiler’in köprüleri atması halinde Iraklı Kürtler bağımsızlığın sadece bir hak değil zorunluluk olduğunu iddia edebilir ve destek bulabilirler. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)