Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız
G-ABD 18 Mart 2004
Irak Harekatının Yıldönümü
Son iki yılda Irak harekatı tartışması, önemli bir kısmı elektronik ortamda yaşanmasına rağmen, büyük ormanların kıyımına neden olmuştur. Harekatı savunanlar, karşı çıkanlar, sempati veya şüpheyle bakanlar sayısız argüman ve bakış açısı geliştirmişlerdir. Gerçek anlamda global bir tartışmanın odağındaki bu olay için yeni bir şey söylemek oldukça zordur. Irak’ta kitle imha silahlarının bulunamaması harekatla ilgili olumsuz yorumları daha da arttırmıştır. Bush Yönetimi kendisine Irak ile yapılan eleştirilerin önemli hiçbir noktasını kabul etmemektedir. Washington, Saddam’ın tam da bu silahlara sahip ya da ona yakın durumda biri gibi davrandığını, bu konuda diğer bütün Batılı istihbarat servislerinin de aynı şekilde düşündüğünü, muhtemelen Saddam’ın kendisinin bile kendi bilim-adamlarınca buna inandırıldığını belirtmektedir. Amerikan Yönetimi, kitle imha silahları, Batı karşıtı diktatörlükler ve uluslararası terörizmin bir araya gelme ihtimalinin, eski dönemden farklı olarak, artık tahammül edilemez bir belirsizlik yarattığını kabul etmektedirler. Bush Yönetimi ayrıca Irak’taki rejim değişikliğinin terörle mücadele ve kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi konusunda caydırıcı bir etkisi olduğunu ve bu ülkenin Orta Doğu’da demokratikleşmesi konusunda, yaşanan bazı olumsuzluklara rağmen, müspet bir emsal yarattığını iddia etmektedir. Ancak Irak’ta rejim değişikliğinin sadece kendisi değil, yapılış tarzı, zamanlaması ve sonrası için yapılan hazırlıkların yetersizliği ciddi şekilde eleştiri konusu olmuştur. Saddam rejiminin devrilmesinin kendi başına olumlu olduğunu düşünenlerin bir kısmı yine de bunun ivedi bir sorun olmadığını, harekatın fırsat maliyetinin ve diğer alanlarda yaptığı tahribatın harekatın getirisi ve ortaya çıkardığı fırsatların çok ötesinde olduğunu düşünmektedir. 11 Eylül’ün ABD’de yarattığı atmosfer içinde yeterince dinleyici bulamayan harekat karşıtı argümanlar giderek daha fazla taraftar bulmaktadır.
Irak’ta kitle imha silahları bulunamaması, aslında savaştan önce de istihbarat kurumlarının bu silahların olduğuna dair somut istihbaratı olmadığının ve genel olarak bu istihbaratın Bush Yönetimi’nin tercihleri yönünde manipule edildiğinin ortaya çıkması, bu tür önleyici harekatların ileride gerçekten gerekli olduğunda bile yinelenmesini zorlaştırabilir. Bu arada İran ve Kuzey Kore’nin bu silahlara sahip olma ve Pakistan’ın da yayma konusundaki faaliyetleri gereken ilgi ve öncelikle ele alınmamıştır. Önleyici savaş kavramına belli bir sempati ile bakanlar bile bunun ABD’nin yeni tehditlere karşı “alet çantasındaki” alternatiflerden biri olmasını ama politikanın normu olmaması gerektiğini savunmaktadır. Başkan Bush Irak harekatın konsantre olduktan sonra uzun süre El Kaide ve Bin Laden lafını ağzına almamış, Amerikan devleti için bile sınırsız olmayan askeri, siyasi, ekonomik ve istihbaratla ilgili kaynakları Irak’a hasredilirken terörle mücadele konusu gündemin alt sıralarına düşmüştür. Irak’ın işgali sadece Müslüman dünyada değil global anlamda geniş kitleleri değişen derecelerde Amerikan aleyhtarlığı yönünde radikalleştirmiştir. ABD, son İspanya seçimlerinde görüldüğü gibi “yeni Avrupa’nın” önemli bir kısmının da dahil olduğu bir çok önemli Avrupalı müttefikini karşısına almıştır. Bush Yönetimi bu süreçte, BM ve Nato gibi, kusur ve yetersizlikleri olsa da, uluslararası sistemin önemli ayakları olan kurumlara ciddi zarar vermiştir. Harekatı eleştirenler, demokratikleşmenin ABD’nin niyetlerine ciddi ölçüde şüphe beslenen bir coğrafyada işgal yoluyla başarılı olma ihtimalinin düşük olduğunu düşünmektedir. Bu grup, işgalin Orta Doğu’ya istikrarsızlık tohumları getirdiğini etmektedir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)