$BlogRSDURL$>
“Süper Salı” ile beraber Cumhuriyetçi Parti’de John McCain liderliğini perçinledi ve çok muhtemelen partisinin adayı olacağını gösterdi. Demokratlarda ise, Hillary Clinton ile arasındaki büyük farkı son birkaç ayda oldukça azaltan Barack Obama bazılarının beklediği gibi öne geçemedi ama zorlu bir rakip olduğunu kanıtladı. Bu partideki yarışın bir süre daha ve belki de Mart sonrasında başabaş devam edebileceği görüldü.
Ön seçimlere katılımın oldukça yüksek olduğu ve özellikle gençlerin katılımının arttığı görülüyor. Cumhuriyetçilerin ön seçimlerinde bir eyalette çoğunluğu sağlayanın oradaki tüm delegeleri alırken, Demokratlarda delegeler alınan oylara göre nispi şekilde belirleniyor. Usüldeki bu farklılık, McCain’in hemen hiçbir ön seçimde çok yüksek oy almadan adaylığa oldukça yaklaşmasını, Demokrat adaylarınsa birbirlerine delege sayısında belirgin bir üstünlük sağlayamamalarını açıklıyor.
Ağırlıklı olarak, Obama siyahlar, erkekler, gençler, liberaller, yüksek eğitimliler ve üst düzey gelir sahibi gruplardan, Clinton ise kadınlar, Hispanikler, yaşlılar ve ortanın altı gelir grubundaki kişilerden oy aldılar. Değişim isteyenler Obama’ya, tecrübeye önem verenler Clinton’a oy verdiler. Obama değişik coğrafyalardan ve genel seçimlerde ortada olan eyaletleri kazanma başarısı gösterdi.
Clinton, Massachussets’i bu eyaletin etkin isimleri Ted Kennedy ve John Kerry’nin Obama’ya desteğine rağmen kazandı. Gecenin en önemli eyaleti California’yı da özellikle buradaki seçmenlerin üçte birini oluşturan Hispaniklerin üçte ikiye varan desteğiyle almayı bildi.
Obama Ocak ayında Clinton’ın 13.5 milyon dolarına karşılı 32 milyon dolar toplayarak yarışta iddialı olduğunu ve uzun bir yarışa hazır olduğunu kanıtladı. Bundan sonraki ilk ön seçimler Obama’nın daha şanslı olduğu eyaletlerde yapılacak. Obama,12 Şubat’ta Virginia, Maryland ve Washington, D.C., 19 Şubat’ta Wisconsin ve Hawaii’yi beklendiği gibi kazanırsa Mart başındaki Teksas ve Ohio gibi büyük eyaletlerdeki yarışa avantajlı girebilir.
Siyah Amerikalıların lideri değil, Amerika’nın aynı zamanda siyah olan Başkanı olmaya çalışan Obama’nın bundan sonra, “değişim” ve “birlik” temaları üzerine inşa ettiği kampanyasını biraz daha ayrıntılı ve tek bir konuya odaklanmış konuşmalarla zenginleştirmesi, McCain’i yenebileceğine Demokratlar’ı ikna etmesi ve ileri yaştaki beyaz seçmenler ve Hispaniklere kendini daha iyi anlatması gerekiyor. Bu konuda zamanın kendi lehine çalıştığı söylenebilir. Amerikan halkının Obama’ya olan ilgi ve teveccühü zaman geçtikçe artıyor. Ayrıca Bush ve Clinton ailelelerinin birbirlerini takip eder şekilde Beyaz Saray’a gitmeleri ihtimali bazılarında “hanedan” duygusu yaratıyor ve tepki alıyor.
Demokratlar için bir kadın veya siyah Amerikalıyı aday göstermenin her şeye rağmen bazı riskleri olduğu düşünülebilir. Bu iki gruba yönelik yüksek sesle dile getirilmeyen ve bazı seçmenlerin kendilerine bile itiraf etmedikleri önyargılar son tahlilde sandık başındaki tercihleri etkileyebilir. Ancak öte yandan da, eğer Amerika bir kadın veya siyahı Başkan seçecekse Clinton ya da Obama’dan daha iyi adaylar bulmasının kolay olmayacağı da açıktır.
Bu arada, Demokrat Partide seçilen delegelerde iki adayın da gerekli çoğunluğu saylamaması halinde belirleyici olacak “süper delegelerin” eğilimlerinin az bir farkla Clinton’a yönelik olduğu düşünülüyor. Ama bu kişilerin hem kendi eyaletlerinde, hem de ülke genelindeki seçmen eğilimlerini de dikkate alacaklarını da bekleyebiliriz. Öte yandan, Obama’nın yaşı ve önünde daha uzun yıllar olması, seçim sonucunun süperdelegelere kalması halinde bu kişilerin Clinton’a yönelmelerinin nedenlerinden biri olabilir. Obama’nın yeni nesillerle kurmayı başardığı ilişki aday olamasa dahi ileriki dönemlerde Demokrat Parti’nin önemli bir ismi olabileceğini gösteriyor.
Demokrat adaylardan Clinton’un yarıştan ayrılan John Edwards’a yardımcılık teklif etmesi bazı açılardan daha kolay olabilir. Obama, adaylığı kazanması halinde yardımcısı olarak kendi tecrübesiziliğini dengelemek için daha tecrübeli bir yardımcı seçmeyi tercih edebilir.
Bu arada Clinton ekibi Obama’yla her hafta televizyonda tartışma programına çıkmak istiyor. Clinton bu tatışmalarda dosyalara daha hakim olduğunu göstermek istiyor. Obama ise tartışma programlarında tekbaşına yaptığı konuşmalardaki performansı gösteremeyebiliyor. Ama bu teklifi inandırıcı bir bahane göstererek reddetmesi kolay olmayabilir.
Adaylar “ön seçimlerde partinin tabanına, genel seçimlerde bağımsız seçmenlere hitap eder” şeklinde özetlenebilecek genel formül McCain için geçerli olmamış gibi görünüyor.
Irak konusunda partinin en şahin isimlerinden biri ve “surge” olarak bilinen Irak’ta asker artırımı girişiminin belki de en büyük destekçisi olan McCain Irak’ta işler kötü giderken kamuoyu yoklamalarında oldukça geriye düşmüş ve kampanyasının finansmanı konusunda zorlanmaya başlamıştı. McCain, göçmenler, işkence ve küresel ısınma gibi konularda kendi parti tabanına göre oldukça liberal görüşlere sahip. Buna rağmen, nispeten tanınmış bir isme ve karakterinin güçlü olduğu şeklindeki şöhrete sahip olması, Cumhuriyetçilerin diğer adaylarının zayıf olması, Irak’ta durumun düzelmeye başlaması, merkez seçmenden de oy alabilecek belki de tek Cumhuriyetçi aday olması gibi faktörlerle öne çıktı. Ayrıca Mike Huckabee’nin beklenenin üstündeki performası da Mitt Romney’nin muhafazakar oyları tek başına toparlayıp McCain’e karşı inandırıcı bir muhalefet oluşturmasını engelledi.
McCain partisinin muhafazakar tabanı henüz ikna edemedi. Bazı önde gelen muhafazakar liderler McCain’in başkan seçilmesindense muhalefette kalmayı yeğleyebileceklerini belirtiyorlar. Bu durumu aşmak için Huckabee gibi birini yardımcı olarak seçmesi bile yeterli olmayabilir. Bu durumda muhafazakar taban genel seçimde “evinde oturabilir”. Bağımsız seçmenler nezdinde önemli bir desteği olan McCain önümüzdeki 9 ayı büyük ölçüde kendi partisinin tabanına ikna etmek için çabalayarak geçirecek. Bunu tam olarak başarması kolay olmayabilir. Ayrıca bu uğurda vereceği ödünler onu bağımsız seçmenlerden kısmen de olsa uzaklaştırabilir. McCain’in diğer bir dezavantajı da yaşı. Başkan seçilirse bu göreve Reagan’dan bile daha yaşlı gelmiş olacak.
Sonuç
Cumhuriyetçi partinin ruhu için ekonomik muhafazakarlar, sosyal muhafazakarlar ve ulusal güvenlik şahinleri arasında yaşanan ciddi bir parti içi mücadele olduğu görülüyor. Demokratlar ise kendi aralarında kıran kırana bir yarış içinde olsalar da temel konularda daha fazla birlik içinde görülüyorlar. Ayrıca Bush Beyaz Saray’da iken muhalefette geçen yedi yıl partiyi Kasım’da kazanma konusunda oldukça motive etmiş görünüyor. Ayrıca ülkedeki genel değişim isteği, Irak ve ekonomi ile endişeler Demokratların şansını arttırıyor. Ancak seçime kadar daha çok vakit var ve arada bir çok önemli şey olabilir. Şimdi avantajlı görünen bir aday, ekonomik problemler, İran ve ya Irak’la ilgili dramatik gelişmeler, büyük bir terör saldırısı veya geçmişi ile rahatsız edici bir gerçeğin ortaya çıkması gibi gelişmeler sonucunda albenisini kaybedebilir.
Önümüzdeki dönemde Demokrat adaylar McCain’e karşı kendilerinin daha fazla şanlsı olduğunu kanıtlamaya çalışacaklar. Sonuçta, seçmenler adaylara sevilebilirlik (likeability), seçilebilirlik (electability) gibi kriterlerle ve/veya “benim ya da mensubu olduğum alt grup için” ya da “ülke için iyi olan aday hangisi” gibi sorular sorarak yaklaşıyorlar. İyi işleyen bir organizasyona, daha çok paraya, tanınmış bir isme sahip olmak sonuç üzerinde oldukça etkili olabiliyor.
ABD dış politikası, Orta Doğu, Türkiye ve Ötesi
Şanlı Bahadır Koç,