G-ABD 05 Kasım 2004
Bush’un Önündeki Engeller
Amerikan dış politikasının en zeki gözlemcilerinden olan Richard Haass ve Fareed Zakaria ikinci Bush Yönetiminin dış politikasını
tartıştıkları yazılarında ABD’nin ekonomik ve askeri sorunlarının Bush’u zorlayacağı, sınırlayacağı ve belli oranda değişmeye zorlayacağı argümanını dile getiriyorlar. 1) Amerika’nın bütçe ve dış ödemeler dengesindeki açıklar, 2) Amerikan ordusunun hemen tüm askerlerinin ya halihazırda belli bölgelerde konuşlanmış olması ya da buralardan yeni dönmüş olması ve 3) ABD’nin ve Bush Yönetimi’nin “siyasi meşruiyet açığı” olması (para, asker ve meşruiyet) bu sınırlayıcı faktörlerin başında geliyor. Kerry seçilseydi Washington ile başta Paris-Berlin olmak üzere AB arasında bir balayı yaşanabilirdi. Ancak Bush’un seçilmesi ile bu ihtimal zor görünmektedir. Avrupa’dan bazı sesler ABD ile inatlaşmanın kesilmesi ve dört yıl daha beraber yaşanacak Bush Yönetimi ile anlaşmanın yollarının aranması gerektiğini savunsa da bunun olması hem düşük ihtimaldir hem de önce Washington’dan bazı jestlerin gelmesini gerektirmektedir. Avrupalı başkentleri
Bush’un yeni ekibini mikroskobik bir analize tabii tutacaklar ve burada sertlik yanlılarının durumlarını koruyup korumadıklarına ve hatta belki de güçlenip güçlenmediklerine bakacaklardır. Bush’un ekibini bir kerede değil zaman içinde adım adım değiştireceğini bekleyenler de çoktur. Burada en çok dikkat edilecek şeyler 1) Powell ile Rumsfeld arasındaki denge (hangisinin önce ayrılacağı), 2) Paul Wolfowitz’in Kongre onayı gerektirmeyen, dış politikada potansiyel belirleyici olabilecek Ulusal Güvenlik Danışmanlığına gelip gelmeyeceği olacaktır. Powell’ın aslında ayrılmak istediği ama önce ayrılmayı bir tür yenilgi olarak gördüğü ve meydanı Rumsfeld’e bırakmak istemediği,
“acelesi olan yaşlı adam” Rumsfeld’in ise daha yapacağı işler olduğunu düşündüğü ve azından bir yıl daha kalmak istediği belirtilmektedir.
Amerikan birlikleri Felluce’de askeri harekata hazırlanırken burada askeri başarı sağlayıp sağlayamayacakları kadar bu operasyonun direnişi genel anlamda gücüne, birliğine ve savaşma iradesine yapacağı etki ve halkın tepkisini de takip etmek gerekmektedir. Bir iddiaya göre direnişçilerin önemli bir bölümü zaten şehri terk etmiştir. Ayrıca Samarra’da yaşananlar Irak’ın Sünni üçgeninde direnişçilerin elindeki bir şehri ele geçirmenin burada mutlak kontrolü ve güvenliği sağlamak anlamına gelmediğini de göstermektedir. Ancak yine de Felluce harekatı koalisyon ve onun başarısını isteyenler için bir moral olabilir. Bunun seçimlerin Sünni üçgeninde yapılmasına yetip yetmeyeceği ise askeri yöntemlerin ötesinde Sünni kitleyi siyasi sürece sokulmada gösterilecek başarı ile ilişkili olacaktır. (Şanlı Bahadır Koç, ABD Masası, Araştırmacı)